Günümüzde Öğrencilerin Karşılaştığı Öğrenme Zorlukları

Bay Marc Prensky bir zamanlar “Dijital Yerliler, Dijital Göçmenler I ve II” başlıklı ünlü bir makale yazmıştı. Günümüz öğrencilerinin artık eğitim sistemimizin öğretmek için tasarladığı insanlar olmadığını belirtiyor. Bu öğrenciler tüm yaşamlarını bilgisayarlar, dijital müzik çalarlar, video kameralar, akıllı telefonlar ve dijital çağın diğer çeşitli araçlarıyla çevrili olarak geçirdiler. Dolayısıyla bugün öğrencilerimizin hepsi bilgisayarların, video oyunlarının ve internetin dijital dilini “anadili olarak konuşanlar”dır.

Dijital yerli öğrenciler aynı anda ödev yaptıkları, yemek yedikleri, televizyon izledikleri ve mesaj attıkları çoklu görev ortamında çalışırlar. Öte yandan, dijital göçmenler, bilgisayarda düzenlemek yerine, okumak üzere bir e-postayı veya düzenlemek üzere bir belgeyi yazdırırken ‘farklı aksanlarla konuşurlar’.

Bu farklılık günümüz öğrencilerinin karşılaştığı ilk zorluğa yol açmaktadır; öğrenciler ve eğitmenler farklı ‘diller’ konuşmaktadır. Çoğu öğrenci, matematik problemlerini çözerken, eğitmenin sonuçları düzeltip kaydetmesi, öğrencilere geri vermesi ve doğru cevapları bir cevap anahtarıyla açıklaması için birkaç hafta hatta aylarca beklemek yerine, cevabı hemen bilmeyi tercih eder. Sonuçlar için günlerce beklemek öğrencinin motivasyonunu kırar. Bir zamanlar bir üniversite profesörü, bir ortaokulun müdürüne üç kez mektup yazarak matematik öğretmeninin sınav kağıdını evde incelemesi için kızına iade etmesini talep etmişti ancak bu mektup defalarca reddedilmişti. Günümüzün öğrencileri, kendilerini öğrenme sürecini daha iyi yönetmeye, eğlenirken daha etkili olmaya hazırlayacak, sorulara anında çözüm sunan, kişisel öğrenme haritası, dijital takip yeteneği ve güçlü ve zayıf yönleri belirlemeye yönelik değerlendirme sunan bir eğitim programı bekliyor.

Günümüzde öğrencilerin karşılaştığı ikinci zorluk öğretim elemanlarının bilgi ve nitelikleridir. Eylül 2011’de Maclean’s dergisinde “Prof, öğretmenlerin daha iyi matematiğe ihtiyacı olduğunu söylüyor” başlıklı bir makale yayınlandı. Makalede iki üniversite matematik profesörünün kendi çocuklarına öğretmek amacıyla yerel lise öğretmenleri tarafından öğretilen ondalık bölme yöntemini anlamak için iki saat harcadıklarından bahsediliyor. Makale, hayal kırıklığına uğradıklarını hatırlatıyor. Bugünün öğrencileri, gelecekteki zorlu rekabet ortamıyla başa çıkabilmek için daha iyi donanıma sahip olmak için daha kaliteli bir eğitimi hak ediyorlar.

Üçüncü zorluk ise Quebec Eğitim Bakanlığı’nın liselere yönelik reform programıdır. Reformasyon, öğrencilerin ortaokulda liseye kıyasla daha ileri konuları öğrenmesini gerektiriyor. Mesela birkaç yıl önce hiçbir lisede logaritmik fonksiyonlar öğretilmiyordu. Herhangi bir fen bilgisi öğrencisi logaritma fonksiyonu ile üs fonksiyonunun ikiz gibi olduğunu bilir. Logaritma fonksiyonunu öğrenmeden veya bilmeden üs fonksiyonunu öğrenemezsiniz. Bu kısmi eğitim birçok sorumlu matematik öğretmenini hayal kırıklığına uğrattı. Günümüzde matematik öğretmenleri bu iki konuyu ortaokul üçüncü sınıfta bile öğretmektedir. Dahası, birkaç satırlık problem çözme sorularının yerini iki ila beş sayfalık durumsal problemler aldı.

İleri düzey matematik öğrencilerimizden birine, lisedeki hiçbir öğretmenin artık ona ders veremeyeceğini söyleyen Montreal’li bir lise müdürü vardı. Daha sonra öğrenci, diğer yapılandırmacıların kendi kendine öğrenmeleri veya diğer özel ders merkezlerinden yardım almaları için bir matematik kulübü kurmaya teşvik edildi.

Kişisel öğrenme motivasyonu, aile geçmişi ve iç faktörlerin yanı sıra bu üç dış faktör de günümüz öğrencilerinin karşılaştığı öğrenme zorluklarına katkıda bulunmuştur. Bir kişinin mutlu mu yoksa depresyonda mı olduğunu görmek için mutluluk veya depresyon endeksi gibi birçok değerlendirme aracı mevcuttur. Matematiğe gelince, kişinin matematik korkusu düzeyini teşhis etmek için bir matematik korkusu endeksi geliştireceğim, böylece bununla başa çıkmak için çözümler bulabiliriz. Dediğimiz gibi, “bir sorunun nedenini bulmak, çözüme ulaşmanın yarısıdır.”

Bu nedenle iyi bir öğrenen olabilmek için bir öğrencinin, kaliteli eğitmenleri, eksiksiz ve etkileşimli müfredatları ve eğlenirken öğrenmek için kendi kendini motive etmeyi teşvik eden bir ortamı içeren kaliteli bir eğitim sistemine ihtiyacı vardır. Bu birleştirilmiş yönler, benim ICE öğrenme yöntemi dediğim şeydir.

Amos Tsay

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir